top of page

            DEPREM ve DEPREM BİLİNCİ

 

          Depremi anlamak için üzerinde yaşadığımız ve belki de evrendeki tek yaşam kaynağı olan dünyayı anlamamız gerekir. Dünyanın merkezinde hepimizin ilkokul kitaplarından da hatırlayacağı gibi çekirdek adı verdiğimiz bir küre bulunmaktadır bu kürenin ise hemen üzerinde eriyik halde ve bal kıvamında çalkalanan bir tabaka bulunur. Bu tabaka yaklaşık 3.000km kalınlığındadır ve ortalama sıcaklığı 2000 derece civarlarındadır. Bu eriyiğe biz Magma diyoruz.

       Magma konvansiyel bir hareket yapar ve bu hareketi Magmanın yüzeye doğru bir üstünde bulunan kabuk tabakasında bir zorlanmaya neden olur. Dünyanın kabuk diye adlandırdığımız tabakası ana kara olarak da adlandırılır karalık kesimlerde daha kalın okyanus tabanlarında ise daha incedir. Bu kabuk dikişli bir futbol topunu oluşturan parçalar gibi bir düzine civarındaki irili ufaklı ebatlardaki parçalardan meydana gelir ve magmanın üzerinde yüzer.

     Akıllara Milyonlarca ton ağırlığındaki anakaraların nasıl olurda Magma adlı bir eriyiğin üzerinde yüzdüğü sorusu gelebilir. Bunun cevabı çok basittir. Magma üzerindeki ana karadan kat ve kat daha ağırdır. Okadar ağırdır ki en ağır maddelerden biri olduğunu zannettiğimiz granit dahi magmanın köpüğü niteliğindedir. Magma üzerinde yüzen bu anakaralar birbirlerine çarparak birbirlerinin altına girer yada birbirlerinden uzaklaşarak aralarından magmanın yüzeye çıkmasına neden olurlar. Bu harekete Levha Tektoniği denir. Levha Tektoniği yeryüzünde oluşan depremleri anlamamızı sağlayan bilimdir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi birbirlerinin altlarına dalan yada birbirlerinden ayrılan yada birbirlerine zıt yönde sürtünen ana karalar yani plakalar bu dalma ve sürtünme hareketlerini yaparken muazzam derecede bir enerjiyi de açığa çıkartırlar. Bu enerjiye biz DEPREM diyoruz. Plakalar ne kadar bir birleri üstünde sıkışarak hareketsiz kalırlar ise aşağıdaki tabaka olan magma tarafından harekete zorlanmaları o kadar artacak ve birbirleri üzerinde tekrar kaymaya başladıkları anda ortaya çıkan kırık ve enerji de o kadar büyük olacaktır. 

399D95A8-5B7D-451B-922A-12BA9A54A9C6.jpg

         Bu kırık fay kırığı olarak telaffuz ettiğimiz şeyinde ta kendisidir. Ülkemizde de birden fazla fay hattı bulunmaktadır ve tamamı da aktif durumdadır. Bu sebeple ülkemizin üzerinde bulunduğu levhalarda da sıkışmalar zaman zaman yüksek boyutlara ulaşmakta ve sonucunda büyük şiddette depremler meydana gelebilmektedir. Ülkemizin üzerinde olduğu plakalar ve hareketleri ile ilgili bir başka makalede bilgi vereceğim ancak şuanda deprem konusunda biraz daha bilgi edinelim.

Depremlerde yeryüzüne çıkan enerji miktarı çok büyüktür. Bunu bir örnekle anlatmak istersek Magnitude değeri 8 civarında olan bir depremde Hiroşima’ya atılan atom bombasının 65.000 katı civarında bir enerji açığa çıkar. Bu enerjinin boyutu korkunç denilecek kadar büyüktür.

Peki depremler sadece plakaların birbiri ile sürtünmesi ile mi oluşur ? Aslında bu şekilde oluşan depremler Tektonik depremler olarak adlandırılır ve bu gün deprem dediğimizde kast ettiğimiz şey tam olarak da budur. Ancak 2 farklı şekilde daha deprem oluşur bunlardan ilki Volkanik depremler ki bunlar adından da anlaşılacağı gibi aktif volkanların 

yaklaşan_levhalar.png

patlama anında yüze ye çıkan magmanın yolda gelirken oluşturduğu lokal kırıklardan meydana gelir ve etkisi çok sınırlıdır. Genel olarak ta tesirsiz depremler oluşturur. Bir diğer deprem oluşum şeklide Çöküntü depremi olarak adlandırdığımız ve yer altında lokal çöküntülerin oluşması ile sismik hareketin meydana gelmesi durumudur bu depremlerde tesirleri çok düşük depremler olarak bilinirler.

        Depremlerin episantr hiposantr noktası odak derinliği şiddeti ve magnitüdü gibi kavramlar ne demektir?

       Hiposantr yani depremin yer kabuğu içerisinde oluştuğu noktadır ancak bahsettimiz gibi deprem levhaların birbirine göre hareketlerinden doğan bir durumdu bu sebep ile deprem gerçekte tekbir noktada değil bir hatta meydana gelir ancak teoride bu hat bir nokta olarak düşünülmektedir.

        Episantr,Episantr deprem dalgalarının yüzeye ilk çıktığı noktadır bu nokta yeryüzündedir ve buna depremin merkez üstü denir. Genellikle deprem etkilerinde bu merkez üstüne olan uzaklığa bağlı olarak değerlendirmeler yapılmaktadır.

       Odak derinliği, Depremin meydana geldiği noktanın yeryüzüne en kısa mesafeden uzaklığı yada derinliğidir. Km cinsinden ölçülür ve bu mesafeye göre depremler sığ depremler orta depremler ve derin depremler olarak ayrılır. Sığ depremler 0-60km orta depremler 70-300km ve derin depremler ise 300km den daha derin olarak sınıflandırılır.

       Deprem şiddeti, Deprem şiddeti yer altında meydana gelen depremin yeryüzünde herhangi bir noktada ölçüsü anlamına gelir. Depremin insanlar hayvanlar ve yapılar üzerindeki etkisi yorumlanarak ortaya çıkartılır  şiddet ölçümlere dayalı olmayıp tamamıyla gözlemsel nitelikte olmaktadır.

       Magnütüd, deprem anında ortaya çıkan enerjinin bir ölçüsüdür. Prof .Richter, episantrdan( merkez üstü )100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerleştirilmiş özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Andersontorsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır.

65578_i.jpg

        Peki depremlerin Dünyanın neresinde meydana geleceğini önceden bilebilir miyiz ? ve Deprem oluşumuna engel olabilir miyiz?

        Bu sorunun cevabı gelişen teknoloji ile mümkündür ve yine levha Tektoniğinin bir konusudur. Bu gün uydularımız sayesinde dünyadaki tüm levhaların birleştiği noktaları belirledik ve haritasını çıkardık. Daha öncede bahsettiğimiz bir düzineyi aşkın irili ufaklı levha dünyanın belirli yerlerinde birbirlerine temas ediyor ve biz bu temas noktalarını bilmenin yanında levhaların hangi yönde hareket ettiğini hatta yıllık hareket etme miktarlarını yani hareket hızlarını da biliyoruz. Ancak günümüzde elimizden gelen bu hareketi sadece takip etmek ve izlemektir. Levhaların hareketi dünya var oldukça hiçbir zaman durmayacak ve sürekli devam edecektir ta ki Magma adı verdiğimiz eriyik soğuyana ve katılaşana kadar. Buda yaşamın sonu anlamını da taşıyor hem biz insanoğlu hem de Dünyamız için. Bu sebep ile levha hareketlerini engelleyerek depremlerin oluşumuna engel olamayız ancak daha sağlam ve sağlıklı yapılar yaparak, mühendisliğimizi geliştirerek ve depremin etkisini yapılarımızdan yalıtacak sistemler üzerinde çalışarak ve de bunları hayata geçirerek bence çok büyük bir gelişimi sağlayabiliriz. İnsanların en çok korktuğu doğa olayı olan depremin aslında korkulacak bir olay olmadığını ve milyonlarca yıldır dünyamızda yaşandığını belki de ozaman gerçek manası ile algılayabiliriz. Bunun için özellikle inşaat mühendisleri olarak daha bilinçli çalışmalar yapmalıyız tasarladığımız yapıların aslında nekadar önemli olduklarını ve içlerinde nekadar insanı barındırdıklarının farkına birkez daha varmalıyız. İnşaat Mühendisliği bu noktadan bakıldığında belki de dünya üzerindeki en zor meslek denilebilir. Çünkü dünya üzerinde aynı anda binlerce yaşamın sorumluluğunun taşındığı pek fazla meslek dalı yoktur.  Bu sebeplerle burada hem yapıları tasarlayan mühendislere hem de yapıları yaptıran ve içlerinde bir yaşam süren bireylere sorumluluk düşmektedir. Mühendisler doğru yapıyı doğru yere doğru şekilde yapmak ile yükümlü iken bireyler ise bireysel olarak deprem bilincini edinmeli ve bu bilincin bir sonraki nesillere de aktarılmasında rol oynamalıdırlar.

        Deprem bilincine sahip olmak olası bir depremin öncesinde, deprem anında ve sonrasında yapılacakları bilmekten geçmektedir. Öncelikle bireyler deprem öncesinde alınması gereken önlemleritamamı ile almalı ve eksik veya varsayıma dayalı davranışlardan kaçınılmalıdır. Deprem öncesinde alınması gereken önlemlerin başında içinde yaşadıkları yapıyı tanımak gelmektedir bireyler  içlerinde yaşamlarını sürdükleri yapıların deprem performans seviyelerini bilmelidirler ve deprem performans seviyesinin de ne anlama geldiğini en azından yorumlama seviyesinde de olsa öğrenmiş olmaları önem arz etmektedir. Özellikle yaş olarak büyük eskimiş yapılarda daha önceden inşaat yapım tekniklerindeki zayıflık, malzemelerin yetersizliği ve doğru kullanılmaması gibi faktörler ciddi önem arz ettiğinden bu tip yapıların deprem performanslarının kontrol ettirilmesi çok önemlidir. Yapılarda deprem performansının can güvenliği kriterlerini sağlaması durumunda ise hızlıca gerekli önlemlerin alınması önemlidir. Yapı performansları genellikle literatürde Minimum hasar Belirgin hasar Can güvenliği ve Göçme durumu olarak ayrılır. İdeal bir yapı yapılan performans değerlendirmesinde Minimum hasar seviyesinde olmalıdır. Ancak bazı yapılar zamanının teknolojisi ve yapım şartlarından dolayı bu seviyeyi sağlayamazlar bu yapılarda ise kontrol baz noktası can güvenliği seviyesinin sağlanmasıdır. Bu seviye temel olarak yapının geçireceği deprem sonrasında fazlaca tahrip olacağı ancak içerisinde can kaybının yaşanmayacağı nı tanımlamaktadır halkın az süreli yıldığı yapılarda bu seviye kabul edilebilir son seviyedir ve mümkün oldukça daha üst seviyelerde kalınması istenir. Bu seviyeyi sağlayamayan yapılar ise göçme durumundadırlar ve olası bir depremde göçme riski barındırırlar yapıda bu tip bir performans seviyesi gözlendiğinde yapı ivedilikle güçlendirilme yoluna gidilmeli yada kontrollü yıkımı sağlanarak yeniden yapılmalıdır. Günümüz teknolojisinde birçok yapı güçlendirilebilmekte ve yeni yapılmış yapılar seviyesinde depreme dayanıklı hale getirilebilmektedir.

       Deprem öncesinde yapılacakları bilmek kadar olası bir deprem anında da yapılacakları bilmek çok önemlidir. Özellikle büyük ölçekli depremlerde insanlar panik ile yapılması son derece sakıncalı hatalar yapabilmektedir. Tabi ki deprem sırasında sakin olmak ve sakin kalmak pek de olası bir şey değildir. Ancak deprem anında neleri yapmamamız gerektiğini kısaca hatırlamamızda fayda olduğunu düşünmekteyim. Öncelikle hiçbir zaman depremin ne kadar süreceğini daha da şiddetlenip şiddetlenmeyeceğini hiçbir zaman bilemeyiz bunun için deprem anında kesinlikle bina asansörlerini kullanmamalı pencerelere yaklaşmamalıyız. Merdivenler genellikle binaların zayıf noktalarıdır ve şiddetli depremlerde merdivenlerde lokal hasarlar meydana gelebilir o yüzden mümkün olduğunca merdivenlerden uzak durmayı denemeliyiz. Binayı terk edemeyecek kadar uzakta yada yüksek bir katta isek merdiven sahanlığına koşmak yerine bulunduğumuz daire içersinde en güvenli yerde büyük ve dayanıklı bir masanın altında emniyetli korunma pozisyonunda beklemek daha doğru bir seçim olabilir. Yine birçok depremde panik ile pencerelerden atlandığı görülmüştür bu yapılabilecek en büyük hatadır ve kesinlikle denenmemelidir özellikle üst katlarda ölümle sonuçlanabilir bir insan için 3 mt yi aşan yüksekliklerden beton bir zemine atlamak yada düşmek son derece tehlikelidir. Ayrıca daha önceden belirttiğimiz gibi camlara yaklaşmak dahi camların kırılıp bizlere zarar verme riski olduğundan tehlike arz etmektedir. Deprem anında bina dışında olunan durumlarda kesinlikle mevcut yapılara yaklaşılmamalıdır. Depremin bitmesi güvenli bir açık alanda beklenmelidir. Trafikte isek panik yapabilecek diğer sürücülerden sakınmak için aracımızı emniyetli bir yerde durdurarak araç trafiğinden uzaklaşmalı ve açık bir alanda durmalıyız

.

        Deprem sonrasında emniyetli bir şekilde acil durum ve doğal efet toplanma noktalarına doğru emniyetli bir şekilde gidilebilir. Deprem sonrası bina içerisine girilmesi ve bireysel olarak kontrol yapılması çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden deprem sonrasında binalarımızı alanında uzman mühendislere kontrol ettirmeliyiz. Deprem sonrasında yapılan diğer bir hata ise telefonlara yüklenilmesi sureti ile yerel şebeke sağlayıcıların hizmet veremez hale gelmesidir. Deprem sonrasında telefon aracılığı ile değil de daha ziyade toplumsal haber alma araçları kullanılarak olan bitenin öğrenilmesi daha doğru bir yaklaşım olabilir unutulmamalıdır ki şebekeler o an acıi durumda olanlara hizmet için gerekli olabilir.

      Tüm bu bahsettiğimiz konuların ardından unutmamalıyız ki Ülkemiz orta ve sığ depremlerin olduğu bir deprem bölgesinde yer almaktadır. Bizler üzerimize düşen tüm sorumlulukların bilincinde olmalı ve bu durumu hiçbir zaman unutmamalıyız. İhmallerden kaçınılmalı gerekli tedbirleri almalı gerekiyorsa yapılarımızı güçlendirmeli ve ailelerimizi deprem bilincine sahip olma konusunda uyarmalıyız. Unutmayalım ki hiçbir deprem son deprem değildir ve bizler buna hazırlıklı olmalıyız.

Saygılarımla.

 

İnşaat Mühendisi

ART UNİVERSAL GROUP A.Ş. Yön. Kur. Başk.

Muhammet HAYAL

bottom of page